Belki saçma gelecek ama genç yönetmenlere önereceğim şey ellerine bir kamera ve film alıp, herhangi bir konuda film çekmeleridir.
Bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek birşey öğretmeye çalışmaktır. Not alma korkusu, sınıfta kalma korkusu gibi. Bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile, korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır.
Bir film yapımcısının, eline bir parça kağıt alan bir roman yazarı kadar özgürlüğü vardır.
Birçok insanın normal görünmek için gerçek olmayan bir dizi pozlar verdiği, bir tür gri hiçliği kabul ettiği bu dünyada, suçlu ve asker en azından birşeye karsı yada birşeye taraf olma meziyetini gösteriyor. Kimin daha fazla fesatla uğraştığını söylemek zor--suclu, asker, veya biz.
Eğer bir şey yazılabiliyor veya düşünülebiliyorsa, filme çekilebilir.
Eğer Leonardo, Mona Lisa tablosunun altına şöyle yazsaydı ona nasıl değer verebilirdik ?: "Hanımefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladığı bir sır var" Bu izleyiciyi gerçeğe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (Space Odyssey) olmasını istemiyorum.
Filmde üslupla ilgili beni özellikle etkileyecek herhangi yeni bir fikre rastlamadım. Bence üslubun özgünlüğüyle ilgili kafa yormak az çok faydasız bir şeydir. Yaratıcı bir zekaya sahip gerçekten özgün bir kişi eski üslupla çalışamaz, degisik birşey yapar. Digerleri üslubu daha ziyade yerleşmis adetler olarak düşünür ve bu adetler dahilinde çalısmaya uğraşırlar.
Hiçbir zaman tek bir film ile olağanüstü bir başarı kazanmadım. Benim şöhretim yavaş yavaş oluştu. Şimdi bana, başarılı bir yönetmen olduğumu ve birçok kişinin benim hakkımda iyi şeyler söylediğini söyleyebilirsiniz. Ama aslına bakarsanız hiçbir filmim tamamen pozitif eleştiriler almadı ve gişede çok büyük hasılatlat elde etmedi.
Okulda bulunduğum süre boyunca hiçbir şey öğrenmedim ve 19 yaşıma kadar kendi isteğimle bir kitap okumadım.
Perde büyülü bir dünyadır. Öyle bir gücü vardır ki, duyguları başka hiçbir sanat formunun yanına bile yaklaşamayacağı bir şekilde ortaya çıkarır.
Suçlulara ve sanatçılara karşı garip bir zaafım var-- Her ikiside hayatı olduğu gibi kabul etmiyor. Her hazin hikaye, gerçek hayattaki olaylarla çelişki içinde olmalı.
Uyuşturucunun aslında sanatçıdan daha cok izleyiciye faydası olduguna inanıyorum. Evrenle bir olma hayali, çevredeki objelere anlam vermek, huzurun ve rahatlıgın hakim oldugu ortam, bir sanatçı için ideal durum degildir. Uyuşturucu mücadeleyi, muhalefeti ve fikir ayrılığını kuvvetlendiren yaratıcı kişilikleri durgunlaştırır. Sanatçı yaptığı işi aşmaya çalışmalı, kendisiyle bilinçaltı arasına herhangi bir şeyin etki etmesini engellemeli. Beni LSD karşıtı yapan şeylerden birisi de, LSD kullandığını bildiğim kişilerin hepsinin gerçekten ilginç ve insanı harekete geçiren şeylerle, uyuşturucunun sebep olduğu evrensel mutluluk arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar aciz olmasıdır. Tamamen yeteneklerini kaybetmiş ve hayatın insanı en cok mutlu eden yanlarıyla bağlarını kesmiş gibi görünüyorlar. Belkide herşey güzel olduğunda, hiçbirşey güzel değildir.
Yazarların, ressamların veya film yapımcılarının birşey söyleme amacıyla bir yapıt meydana getirdiklerini düşünmüyorum. Onların hissettiklerini birşey var ve sanatı seviyorlar; kelimeleri, boyanın kokusunu, veya selüloidi veya fotoğrafları yada oyuncularla çalışmayı. Hiçbir gerçek sanatçının, kendisi öyle düşünsede hissetmediği bir şeyi yaratabileceğini düşünmüyorum.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.