Gecelerin feyzinden istifâdeyi ihmâl edenler, sabaha yorgun ve uyuşuk çıkarak gündüzün bereketinden mahrum kalırlar.
Gönüller muhabbet-i rasûlullâh’ta ne mertebeye vasıl olursa, dünyâda nâil olunacak huzur ve saâdet, âhirette ulaşılacak makam, o nisbette yüce olur.
Gönüllerde aşk ve muhabbet-i ilâhiyyenin şiddeti ne kadarsa, gece namazına ve tesbihâta rağbet ve riâyet de o derecede tezâhür eder.
Hakîkat-i muhammediyye’ye yaklaşabilmek, akıldan ziyâde gönül ve teslîmiyet işidir. Hakîkat-i muhammediyye karşısında bizim idrâkimiz, metafizik hâdiseleri kavrama husûsunda bir çocuk idrâkinden farksızdır.
Hazret-i peygamber’e muhabbetin en güzel ve mânâlı tezâhürü, o’na ittibâdır. “seven sevdiğinin her şeyini sever” düstûrunca habîb-i kibriyâ’ya fiilen ve hâlen ittibâ şarttır. Ayrıca rasûlullâh efendimiz’e muhabbet, mâsivâdan herhangi bir varlığa temâyüldeki tehlikelerden de münezzehtir.
Herkes uyurken uyanık olmak, mevlâ-yı müteâl’in rahmet iklimine girmek, muhabbet ve merhamet meclisine dâhil olan müstesnâ kullardan olmak demektir.
İki din kardeşi, birbirini yıkayan iki el gibidir. Tıpkı muhâcir ve ensar gibi.
İlâhî ünsiyetin yolu muhabbettir. Sevilenleri taklittir.
İnsan, bu imtihan âleminde muhabbet ettiği varlığın buna liyakati nispetinde bir netice elde eder. Bu demektir ki, sonsuz bir muhabbet kabiliyeti ile yaratılmış olan insan kalbi, fıtrî olan sevme temâyül ve vasfını ancak cenâb-ı hakk’a yönelttiği takdirde muhabbette kemâle ulaşabilir.
İnsan, sevdiğine, sevdiği kadar fedakârlık yapar.
Kalbler, ancak hak teâlâ ile beraberlik sâyesinde, yâni kalbin bir nazargâh-ı ilâhî hâline gelmesi neticesinde uyanır. Bunun en feyizli yolu ise bilhassa seherlerde îfâ edilen zikirlerdir.
Kulu, allâh’a muhabbet deryâsına götürecek olan yegâne rahmet ve muhabbet pınarı, hazret-i peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- efendimiz’dir. Çünkü hazret-i peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e muhabbet, allâh’a muhabbet; o’na itâat, allâh’a itâat; o’na isyan, allâh’a isyân mâhiyetindedir.
Muhabbetin allâh’a yöneltilmesi, önce nûr-i muhammedî’yi, sonra hazret-i peygamber’in muazzez varlığını, hak dostlarını, daha sonra da bir hûni gibi genişleyerek allah katında makbûl her varlığı, makbûliyet derecelerine göre sevmeyi îcâb ettirir.
Muhakkak ki mü’min, rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- karşısında ilâhî ürperişlerini ve bediî duygularını hissettiği, rûhunu nefsâniyete âit bütün çizgi ve görüntülerden boşalttığı vakit, o’nunla aynılaşma, o’nun muhabbetinden hisse alma yolundadır.
Ne mutlu, peygamber efendimiz’in ve ashâb-ı kirâm’ın aşkından hisse alarak kalblerini îman vecdiyle, gönüllerini kur’ân rûhâniyetiyle, ruhlarını hizmet neş’esiyle, vicdanlarını güzel ahlâkın berraklığıyla süsleyip ebedî saâdetin mânevî hazzı içinde yaşayan mü’minlere….
Olgunluğa erişmiş mü’minler için geceler, derûnundaki sükûnet ve feyiz dolayısıyla müstesna bir ganimettir.
Peygamber efendimiz’e her bakımından bağlılık ve itaat şarttır. Zîrâ bu bağlılık ve itaat, hakk’a muhabbetin bel kemiğini oluşturur.
Seherde başlayan tevhîdin rûhâniyeti günlerimizi ve gönüllerimizi ihâta ederse, son nefesimiz yâni dünyâda her şeye büyük vedâ ânı da, kelime-i tevhîdin rûhâniyeti ile inşâallâh bir şeb-i arûsa dönüşür.
Seherlerde getirilen salevât-ı şerîfenin kıymeti pek yücedir. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- efendimiz’e karşı bir muhabbet ve heyecan vesilesidir.
Sevenler, sevdiklerinden geleni hoş karşılamak mecbûriyetindedirler. Gönlü aşk ile dolu olan kul, rabbinden gelen her şeyi sevgisi nisbetinde gönülden kucaklar.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.