Âkıbetini düşünen her akıl sahibi, kolayca anlar ki, sonsuz isteklere, zevk u safâlara, gel-geç fânî sevdalara bir sınır çizmek, muhabbetleri ilâhî maksada yönlendirmek, yaratılış gâyesinin zarûretidir.
Allâh için gerçek dostluk, bedenleri ayrı olan iki varlığın bir kalbde yaşamasıdır.
Allâh rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; nebî, rasûl, habîbullah, fahr-i âlem, rasûl-i ekrem gibi hürmetkâr ve muhabbet dolu ifâdelerle yâd edilmeli, ism-i şerîfi her zikredildiği anda o’na tam bir teslîmiyetle salât ü selâm getirilmelidir.
Allâh’a ve peygamberlerin gösterdiği yola muhâlefet edip mü’minlere zulmedenlerin, er-geç ilâhî kudretin acı azâbı ve intikam tecellîleri ile karşılaşmaları, kaçınılmaz ve değişmez bir ilâhî kânundur.
Ashâb-ı kirâm ve hak dostları, allâh rasûlü’nün mübârek şahsiyetinden gerektiği gibi hisse alarak o’nda fânîleştikleri için, hayatları boyunca sergiledikleri bütün davranış güzellikleri, esâsen o varlık nûru’nun ahlâk-ı hamîdesinden akseden fazîlet numûneleri hükmündedir. Zîrâ nerede bir güzellik varsa, o’ndan bir akistir. Âlemde bir çiçek bile açılmaz ki, o’nun nûrundan olmasın! o ki, o yüzden varız.
Aşk tohumu, ancak o’nun muhabbet toprağında yeşerir. O, gönle bereket ve feyiz menbaıdır. O’nun muhabbet toprağı, nice taşlaşmış gönülleri bir mücevher sâfiyetine yükseltmiştir.
Bilmelidir ki; nefsânî menfaat ve arzular; rûhumuza serpilen zehirlerdir. Her biri rûhânî hayatımıza vurulan zincirler mesâbesindedir. İlâhî ahlâka da ancak bu nefsânî zincirler koparıldıktan sonra ulaşılabilir.
Bir insan, kur’ân-ı kerîm ve sünnet-i seniyyeye tâbî olmadan, rasûlullâh’ın örnek hayatıyla istikâmetlenmeden kâmil bir mü’min olamaz.
Bu sürûr gününde bir mü’mine yakışan;kimsesizlerin, sahipsizlerin yanı başında olarak gönüllerini hoş etmek ve cenâb-ı hakk’ın vermiş olduğu imkanları onların istifâdesine sunmaktır.
Cenâb-ı hak, islâm ile murâd ettiği “kâmil insan” modelini, hazret-i peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında sergilemiş, o’nu bütün insanlık âlemi için emsalsiz bir örnek şahsiyet kılmıştır.
Cihânın en hayırlı ve mes’ûd insanları, kur’ân-ı kerîm’in gölgesi altında yaşayan, onun hayat nûru ile nûrlanan ve onda fânî olanlar, yâni canlı bir kur’ân hâline gelebilenlerdir.
Dostluk, iki gönül arasındaki cereyan hattıdır. Bu cereyanla, yâni muhabbet neticesinde sevilenin her hâli, sevgisi nisbetinde sevene sirâyet eder.
Dostluk, müsbet veya menfî vasıflardaki müştereklikten kaynaklanır.
Dünya, ezelle ebed arasında rûhun bir gurbet diyârıdır. Bayram, sürûr ve ıztıraplarla dolu bu gurbet âleminde rabbin kullarına ihsân ettiği bir sürûr günüdür.
Eğer mü’min, geceyi gayeli kullanıp zikrin rûhâniyetinden nasip alabilirse gecesi gündüzünden daha aydınlık olur.
Etrafına merhamet nazarıyla bir bak ve düşün: sen niye sağlam, sağlıklı ve varlıklısın; o niye sakat, hasta ve muhtaç? Çünkü allah onu sana emanet etti ve seni ondan mes'ûl kıldı.
Fahr-i kâinât efendimiz’in hayatı; bütün renk, âhenk ve çeşnisiyle en müstesnâ çiçeklerle bezenmiş bir cennet bahçesini andırır ki, arayanlar, kendileri için güllerin en güzellerini o gülistanda bulabilirler.
Firavunun sihirbazlarındaki şerefli tavır, bizlere örnek olmalıdır.
Gece, tatlı ve yumuşak yatakları sırf allâh teâlâ’nın rızâ-yı şerîfi için terk ederek ilâhî huzura yalnızca muhabbet ve aşk sebebiyle baş koyma zamanıdır.
Geceler, azâb-ı ilâhîden kurtuluş için en mühim ilticâ vakitleridir.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.