Öyle bir suçluluk duygusu var ki bende, yemeğin yemediğim yarısının bile kalbinin kırıldığını düşünüyorum.. Böyle yaşamak kolay olmuyor elbette.. İnsan, yaşamayı becerebilenlerin karşısında donup kalıyor.. Yani merak ediyorum, insanlar nasıl oluyor da yaşamaya ara vermek istemiyorlar...
Özgürlük bazen kudurmuş bir ırmak gibidir; çamur da getirir. O dönemlerde insanlığın derin bilgisine inanmak gerekir. İnsanlığın kalıcı anlamını kudurmuş nehrin çamurundan korumak gerekir.
Pek kederli bir sözcüktür "umut". çünkü bütün sözcüklerden daha hızlı çağırır umutsuzluğu. hele "umut var mı?" diye sormuşsa aramızdan biri, bilin ki çoktan düşmüştür omuzlar.
Pek nadiren bir erkek çıkar, bir kadının nefesiyle var ettiği aleme sadece hayret etmekle mesul olduğunu anlar.
Rakı içilmeyecekse, kavunla peynir niye var.. Sigara içilmeyecekse, yağmurla çay.. Madem aşık olunmayacak, kadınlar ve adamlar niye.. Madem büyük yanlışlar ve acayip maceralar olmayacak, niye hayat?
'Sakın' dedi kendine, 'korkma'. Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, 'Korkma', desin diye...
Sakın, dedi kendine, korkma. Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, korkma, desin diye.
Sana da olur mu? Sabahları en tuhaf şeyleri düşünürüm ben. Geriye kaç sabah kaldığını mesela. Bir aceleyle yaşamak ister insan böyle olunca. Binlerce şeye aynı anda başlamak istersin..
Sanki yanında fazla durursan kölesi olmaktan başka bir seçeneğin olmazmış gibi bir kudret bulutuyla kaplı etrafı.O buluttan uzaklaşmak istiyorsun ama sanki yeltenirsen korkunç birşey olacakmış gibi ürkütücü bir duygu yaşatıyor insana.Üstelik insanı varlığıyla öyle bir eziyor ki, bu tedirginliği kendine bile telaffuz edemeden donup kalıyorsun.
Savaşın en şefkatli yanı budur. Kendini kapıp koyvermek isteyenlere kucağını açar. Uyku gibi yumuşak, kan kadar ılık bir gürültü kucağı savaş. Eriyip gitmek isteyenlerden hesap sormayan boz bulanık bir toz yatağı.
Sen bu ülkeyi sevmeye, kimsenin cesaret edemediği yerlerden başla
Sen olarak yaşamanın ne olduğunu onlar nereden bilecek ki?
Sende kudretimi değil, aşkımı deneyeceğim, yemin ettim. Bana en kıymet bilen kalbinle gel.
Sende ne çok fazla şey var şimdi. O yüzden gidemiyorsun belki. Tıklım tıklımsın sen; ellerin ana baba günü. Bırak, sıkı sıkı tutmadığında seni bırakacak olan sesleri.
Sevmek benden ibaret onun için, doğmak ve ölmek de.
Sevmek bir kuşun kanadının kırılmasıdır biraz da. Birini sevmek, kendi kanadından, uçmaya yarayan o tek bir kemiği çıkarıp başkasına vermektir, gönül rızasıyla, gülerek,korkmadan.
Sevmek,acı çekmek.Umut büyütmekten daha kolay. Acı gelip geçer ama umut bitmek bilmeyen bir hayal. Umut bitmek bilmeyen hayyaller dolu bir serüven. Sevdiğiniz kişiyle ilgili bir şeyler hayal etmek ama o hayallerin gerçek olmaması kadar kötü birşey yoktur sanıırm. Bu yüzden diyorum ki 'Acı mühim değil,umut yoruyor insanı.
Sigara içilmeyecekse yağmurla çay niye var? Madem aşık olunmayacak, kadınlar ve adamlar niye? Madem büyük yanlışlar ve acayip maceralar olmayacak, niye hayat? Böyle böyle uzar gider yağmur boyunca...
Sömürgecilik tatlıcık, çocuklara ve çiçeklere kendi dillerinde isimler koymaktan bile vazgeçiriyor insanları. Ancak ana dilimizin sözcükleri gönlümüzde tınlar oysa. Gönül, sözcüklerden kurulur. Her bir sözcük içimizde denk geldiği noktayı var ederek bir gönül yüzeyi oluşturur. Pekâlâ, etrafta gördüğün bu insanlar, bu bakımdan da sakatlandılar. Sor şimdi, çiçeklerin adlarını bile sayamazlar kendi dillerinde.
Şaka değildir bu,insan;insan olduğu unutulunca isyan eder.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.