Baş çekmek: Ön ayak olmak, öncülük etmek."Hayatı boyunca baş çeken bir adam olarak yaşadı."
Baş edememek: Gücü yetmemek, başarı kazanamamak, bir işi başarmakta zorluk çekmek."Şu uysal insanlarla baş edemezsen kiminle edeceksin!"
Baş eğmek: Direnmekte vazgeçip güçlünün buyruğuna girmek, teslim olmak."Türk milletine baş eğdiremezsin."
Baş göstermek: Ortaya çıkmak, belirmek, vuku bulmak."Milletimiz baş gösteren bu yeni fikri kısa zamanda benimseyecektir."
Baş göz etmek: Evlendirmek."Şu kızı da bir baş göz edersem gözüm arkada kalmayacak."
Baş koymak: Bir şey uğruna ölümü göze almak."Çekil önümden ben bu yola baş koydum."
Baş köşe: Saygı duyulan, önder sayılan büyüklerin oturması için ayrılan yer."Baş köşeye oturmak onun her zaman hakkıdır."
Baş sallamak: 1. Anlasa da anlamasa da karşısındakinin her sözünü uygun bulur görünmek."Her şeye baş sallayan insanlardan hiç hoşlanmam."
Baş tacı etmek: Değer vermek, çok üstün tutmak, çok sevmek."Babalarını baş tacı ettiler, toz kondurmuyorlar adama."
Baş üstünde yeri var: "Sevgi, ilgi ve saygı ile karşılanıp ağırlanır." anlamında kullanılır."Durmasın gelsin, baş üstünde yeri var."
Baş vermek: 1. İnandığı bir şey uğrunda ölmek, canını vermek. 2. Belirmek, kimi bitkilerin başak tutmaya başlaması."Ektiğimiz buğdaylar baş vermeye başladı."
Baş vurmak: 1. Müracaat etmek, bir işin yapılmasını bir kimse veya kuruluştan istemek. 2. Bilgi edinmek üzere bir kaynağa bakmak, bir kimseye danışmak."Vakit geçirmeden ansiklopediye bakalım da öğrenelim."
Baş yemek: 1. Sofrada en önemli yemek. 2. Birinin ölümüne sebep olmak. 3. Birinin herhangi bir işte güç durumda kalmasına yol açmak."Adamın başını sebepsiz yere yediler, şimdi çoluk çocuk aç kalacak."
Başa (başına) kakmak: Yapılan iyiliği yüzüne vurarak birisini üzmek, incitmek."Üç kuruş verdi, üç gün geçmeden başına kaktı."
Başa baş (gelmek): Birbirine denk, eşit olmak; birlikte olmak."Takımlar başa baş bir mücadele verdiler."
Başa çıkarmak: 1. Bir işi bitirmek, sona erdirmek, başarmak. 2. Bir kişiye aşırı ölçüde ilgi gösterip çok şımartmak."Ona biraz daha yüz verirsen başına çıkacak, söylediğini yapmayacak."
Başa çıkmak: Gücünün üstünlüğünü kanıtlamak, bir şeye gücü yetmek."Onunla başa çıkabilirim, merak etme sen."
Başa geçmek: 1. En üstün yeri almak. 2. Herhangi bir konu önemce ilk sırayı almak."Ülkede ekonomik yolsuzluklar başa geçti."
Başa gelmek: Kötü bir duruma uğramak."Kim demiş başa gelen çekilir diye?"
Başa güreşmek: 1. Yağlı güreşte başpehlivanlık için güreşmek. 2. En üstün sonucu almak için mücadele etmek, yarışmada birinciliği almak için uğraşmak."Takımımız öteden beri başa güreşir."
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.