Yıldızı parlamak: Çok başarılı olup herkesin dikkatini çekecek duruma gelmek, ün kazanmak."Yıldızı parladığı bir sırada hayata veda etti."
Yıldızı sönmek: Ününü ve itibarını kaybetmek."Yıldızının bu kadar çabuk söneceği kimin aklına gelirdi ki!"
Yiğitlik sende kalsın: "Karşısındaki anlamasa da hoşgörü göster, özveride bulun, ılımlı davran, böylelikle soylu davranışını göstermiş olursun" anlamında bir anlaşmazlığa son vermek için taraflardan birine söylenir.
Yiyip bitirmek: 1. Parayı tüketinceye dek harcamak. 2. Yemeği sonu gelinceye kadar yemek. 3. Birini üzmek, tedirgin etmek, devamlı hırpalamak."Senin bu hareketlerin beni yiyip bitirdi!"
Yok canım!: 1. Gerçek mi, öyle mi? 2. Hayır inanmam, doğru değil bu!"Yok canım, değil ona gitmek, hiç görmedim bile."
Yok devenin başı!: "Daha neler, çok abartıyorsun, bu sözlere inanmam" anlamında, söylenenlere inanılmayacağını anlatmak için kullanılır.
Yok pahasına: Son derece ucuz, değerinin altında bir fiyata, ölü fiyatına."Yok pahasına sattılar evi, yazık oldu."
Yol açmak: 1. Yeni bir yol yapmak. 2. Herhangi bir sebepten ötürü kapanmış yolu açmak, geçilir duruma getirmek. 3. Birinin geçmesi için kenara çekilip geçme önceliği tanımak. 4. Bir olayın başlamasına sebep olmak, öncülük etmek."Onun bu çıkışı özgürlük ha
Yol almak: 1. Çıkılan yolda ilerlemek."Bir saatte epey yol alırız." 2. Mesleğinde ilerlemek."Kaynakçılığa başlayalı çok olmadı ama oldukça yol aldı."
Yol aramak: Bir meseleye çare bulmaya çalışmak, imkân aramak."Bu çıkmazdan kurtulmak için bir yol arıyoruz fakat bulamıyoruz."
Yol bulmak: Bir çözüm, bir çare bulmak."İnşallah bir yolunu bulur, öderiz borcumuzu."
Yol geçen hanı: Hemen herkesin girip çıktığı, uğradığı yer."Sanki bu ev yol geçen hanı, hiç mi rahat etmeyeceğiz kendi evimizde!"
Yol göstermek: 1. Rehberlik etmek, yolu bilmeyene tarif etmek, nasıl gidileceğini anlatmak. 2. Nasıl davranılacağını, ne yapılacağını öğretmek."Benim elimden bir şey gelmez, patrona git, o bir yol gösterir sana."
Yol iz bilmemek: 1. Bulunduğu yerde yabancı olup gideceği yolu ve yeri bilmemek. 2. Görgüsüz davranmak.
Yol kesmek: 1. Birinin geçmesine engel olmak. 2. Issız yerlerde, yollarda soygunculuk yapmak."Düğün alayının yolunu kesmiş eşkıyalar."
Yol tutmak: Yaşayışını inandığı, doğru bildiği bir düzende sürdürmek."Sen de kendine özgü bir yol tuttun demek!"
Yol yordam: Bir şey, davranış ya da yapışın usul ve kuralları."Madem yol yordam bilmezsin neden kalkışırsın böyle bir işe."
Yola çıkmak: 1. Bir yere gitmek üzere bulunduğu yerden ayrılmak."Sabah erkenden yola çıkacaklarmış."
Yola düşmek: Bir zorunluluk sebebiyle yola çıkmak, yol almaya başlamak."Çabuk olun, onlar yola düşmüşlerdir bile."
Yola gelmek: Ters tutumunu düzeltmek, uslanmak, istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek."Kaygılanma, eninde sonunda yola gelecektir."
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.