Dizini dövmek: Çok pişman olmak."Çocuklarını küçük yaşta eğitmezsen sonradan dizini döversin."
Dizinin (dizlerinin) bağı çözülmek: Korkudan, heyecandan, yorgunluktan ayakta duramayacak hâle gelmek."Yokuşu çıktım ama dizlerimin de bağı çözüldü."
Dizlerine kapanmak: Yalvarmak, kendini küçük düşürecek kadar çok yalvarmak, başını dizlerinin üzerine koymak."Göreceksin, günün birinde dizlerine kapanacak babasının."
Dobra dobra söylemek: Hiçbir şeyden çekinmeden, sözü eğip bükmeden, dosdoğru, açık açık konuşmak."Dobra dobra konuşan insanları severim."
Doğmamış çocuğa don biçmek: Henüz ele geçmemiş bir şey, gerçekleşmesi kesin olarak bilinmeyen bir durum için hazırlık yapmak.
Dokuz doğurmak: 1. Bir işi güçlükle ve sıkıntı içinde sonuca ulaştırmak. 2. Merakla, heyecanla, sabırsızlıkla, sıkıntı çekerek beklemek."İşe geç kalmıştı, yeni araba gelinceye kadar dokuz doğurdu."
Dokuz köyden kovulmuş: Geçimsizliği, hatalı davranışları yüzünden birçok yerden atılmış kimse.
Dolap çevirmek: Hile, düzen ve dalavere ile iş yapmak."Yine ne dolap çeviriyor acaba?"
Dolma yutmak: Kanıp aldanmak."Ona dolma yutturacağını hiç sanmam!"
Dolu dizgin: 1. Son hızla (süvari ve at arabası için). 2. Önüne geçilemeyecek biçimde, çok fazla olarak."Kinlerimizi dolu dizgin salıverdik düşmanın üstüne."
Domuzdan kıl çekmek: Sevilmeyen, eli sıkı olan, cimri bir kimseden bir şey alabilmek."Domuzdan bir kıl koparmak kârdır."
Don gömlek: Çıplak, üzerinde sadece don ve gömlek var denilecek kadar soyunmuş hâlde."Adamı, don gömlek kalacak kadar soydular."
Dostlar alışverişte görsün: Gösteriş olsun; amaç iş yapıyor görünmek, iş yapmak değil."Güya çalışıyor, dostlar alışverişte görsün!"
Dökülüp saçılmak: 1. Bir şey uğruna fazla para harcamak, masraf etmek. 2. Soyunmak, çok açık giyinmek."Düğün yapıyorum diye sakın dökülüp saçılma, yoksa kendini toplayamazsın."
Dört ayak üstüne düşmek: Tehlikeli bir durumdan hiç zarar görmeden kurtulmak."Nasıl oluyor da, bu adam hep dört ayak üstüne düşüyor?"
Dört başı mamur: Her yanı bakımlı, elverişli, güzel, tam istenildiği gibi."Alırsam dört başı mamur bir ev alacağım."
Dört dönmek: Bir işi yapmak için korku, heyecan, telâş, şaşkınlık içinde sağa sola koşmak, çare aramak."Kadıncağız haberi alır almaz odanın içinde dört dönmeye başladı."
Dört elle sarılmak: Yapacağı işe büyük bir önem verip özen göstererek girişmek."Başarılı olmak mı istiyorsun, dört elle sarıl işine!"
Dört gözle beklemek: Özleyerek, çok isteyerek, büyük bir sabırsızlıkla beklemek."Annemin yolunu dört gözle beklemeye başladım."
Dudak bükmek: Umursamamak, beğenmemek, küçümsemek."Yeni alınan elbiseye şöyle bir dudak büküp geçti."
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.